Quantcast
Channel: RES COMMUNIS
Viewing all articles
Browse latest Browse all 8

Dilma Rousseff'e Neden Darbe Yapıldı, Tayyip Erdoğan'a Neden Darbe Yapılmaz?

$
0
0
Cem Özatalay

Haşmet Babaoğlu'na bakılacak olursa, Dilma Rousseff iktidardan düşürülürken, Tayyip Erdoğan'ın halen iktidarda kalabilmesi, ikincinin küresel güçlere karşı "sus pus" olmamasının ve sergilediği "dik duruş"un bir sonucudur..
Marx, "bir insan hakkında hüküm verilirken kendisi için taşıdığı fikre dayanarak" hüküm verilemez derken tam da bu tip örnekleri kastetmiş olmalı.
Laflarına değil yapıp ettiklerine, maddi yaşamda kapladıkları yerlere bakıldığında Erdoğan ile Rousseff'in birbirleriyle ne denli zıt pozisyonlarda oldukları kolaylıkla görülebilir. 
Bu zıtlıkları üç başlık altında sıralayabiliriz:
(1) Neoliberalizm karşısında konumları: Lula'nın ve Rousseff'in İşçi Partisi hükümetleri döneminde Brezilya'nın zihnen ve fiziken neoliberal kapitalist dünyanın tamamen dışına çıkmadığı doğrudur. Ancak yine doğru olan bir diğer olgu da, Brezilya'da İşçi Partisi hükümetleri eliyle, kamu harcamalarına dayalı Keynesçi kalkınma ve sosyal politika araçlarının uygulanmış olduğudur. Yani İşçi Partisi Brezilya'sında, AKP Türkiye'sinde olduğu gibi neoliberal zihniyetin bir çıktısı olan "sosyal yardım" politikaları izlenmemiştir. Tersine "sosyal hak" temelli politikalar esas alınmıştır (Örn. BkzBernhard Leubolt, Social policies and redistribution in Brazil) (1). Bu politikaların, kamu harcamalarını kısma ve sıkı bütçe politikaları izleme taraftarı olan Brezilyalı büyük sermaye gruplarını ve üst sınıfları ne denli rahatsız ettiği ise bir sır değildir. Tayyip Erdoğan Türkiye'sine gelindiğinde ise nepotizme dayalı alınmış kimi iktisadi kararlar büyük sermaye grupları nezdinde kısmi rahatsızlıklar yaratmışsa da, sermaye birikim rejimiyle yapısal olarak sıkıntısı olan sermaye gruplarının varlığından bahsedemeyiz. Dahası büyük sermayenin Erdoğan Türkiye'sinde büyümesini sürdürdüğü, holdinglerin zenginliklerini ve güçlerini muhafaza ettikleri biliniyor (Bkz. İşte Türkiye'nin en zengin listesi) (2). Yürürlükteki sermaye birikim rejimiyle çokuluslu sermaye gruplarının da bir sıkıntısı olmadığını doğrudan yabancı yatırımlarına baktığımızda görebiliyoruz. (BkzDoğrudan yabancı yatırımlar yüzde 36 arttı) (3). "Eski Türkiye"den farklı olarak Erdoğan döneminde gerçekleşen yenilik, patronlar kulübüne mütedeyyin kimi üyelerin de dahil olması ve KOBİ'lerin kısmen de olsa zenginlikten pay almaya başlamasıdır. YaniRousseff'i başkanlığının bir evresinden sonra iktidardan indirmeyi yaşamsal görmüş olan Brezilya büyük sermayesinden farklı olarak, Türkiye'de büyük sermayenin Erdoğan'ı ve AKP'yi iktidardan indirmeyi yaşamsal görmesini gerektirecek bir veri söz konusu değildir.  
(2) Küresel güç kavgaları içindeki pozisyonları: Türkiye NATO ülkesidir, Brezilya ise değildir. Aynı zamanda AB aday ülkesi olan Türkiye, Erdoğan döneminde, yine NATO'nun Ortadoğu'daki müttefikleri olan Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirerek kimi "özerk" politikalar geliştirmeye çalışmıştır. Ancak açıktır ki bu politikalar NATO ve AB karşıtı politikalar değil, tersine NATO ve AB içinde Türkiye'nin etkinliğini artırmaya dönük politikalardır. Brezilya ise içinde hiçbir NATO üyesinin olmadığı UNASUR (Güney Amerika Ulusları Birliği) üyesidir. Diğer yandan, İşçi Partisi iktidarları döneminde BRIC ülkeleriyle (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) hem ekonomik hem de siyasi düzeyde stratejik ilişkiler geliştirmiştir. Brezilya'da Çin'in yatırım payı hızla yükselmektedir (Bkz. China, Brazil launch new era of economic relations) (4). Bu ekonomik işbirliklerinin dış politikada da benzeri politik tutum alışları doğurduğu görülmektedir. Suriye meselesinde, Türkiye Esad karşıtı Batılı küresel güçlerle hareket etmişken, Brezilya Suriye'ye müdahaleye karşı bir politika izleyerek (Bkz. Differences on Syria crisis loom over G20 summit) (5), Rusya, Çin veİran ile aynı eksende konumlanmıştır. Diğer yandan, Rousseff'in Rusya'nın Suriye'ye müdahalesine de karşı çıktığını ayrıca not edelim (Bkz. Brazil's Rousseff criticises Russia over Syria) (6). Yani, dünyanın yükselen güçlerinden biri olan Brezilya'nın Batı/Kuzey Atlantik dışı stratejik ekonomik-diplomatik ilişkiler geliştirmeye öncelik vermesi ve bunun Güney Amerika'daki diğer ülkelerde de bir karşılığının olması, Batılı küresel güçleri rahatsız etmiştir. Türkiye'nin petrodolar zengini Arap ülkeleriyle geliştirdiği ilişkiler ve bu ilişkilere dayanarak / güvenerek atabildiği kimi "beklenmedik" adımlar ise; doğurduğu rahatsızlığa rağmen, Suudilerin ya da Katar'ın Batılı/Kuzeyli devletler ile de girift ilişkilerinin olması nedeniyle, aynı oranda tehdit olarak algılanmamaktadır.


(3) Demokrasi ve özgürlükler bahsindeki tutumları: Türkiye'de Erdoğan yönetimi, son 10 yıldan bu yana medyayı tamamen kontrol altına almak ve kendisine muhalif sesleri susturmak üzere sistemli bir baskı politikası yürütmektedir. Bugün hükümet taraftarı olmayan medya grubu kalmamış gibidir. Oysa Brezilya'da Lula ve ardından da Rousseff yönetiminin medyayı kontrol altına almak yönünde bir politikası olmamıştır. Zaten Rousseff'in iktidardan düşürülmesi operasyonunda esas rolü üstlenen, büyük sermaye gruplarının ve küresel şirketlerin kontrolündeki medya olmuştur. Yani demokrasi ve özgürlükler bakımından bir cennet olmasa da Brezilya'nın, İşçi Partisi iktidarları döneminde, hem demokrasi indeksi sıralamalarında hem ifade özgürlüğü indeksi sıralamalarında Türkiye'den çok yukarı sıralarda yer almayı bildiği ortadadır. Örneğin Economist dergisi tarafından, seçim süreçleri ve çoğulculuk, hükümetin çalışma biçimi, siyasal katılım, siyasal kültür, sivil özgürlükler gibi kriterler üzerinden oluşturulmuş Demokrasi İndeksi sıralamasında, 2015 yılında Brezilya 167 ülke arasında 51. sırada konumlanırken, Türkiye 97. sırada "otoriter rejimler"in hemen üzerinde yer aldı. Yani ülke içindeki muhalifleri karşısında Rousseff daha az kısıtlayıcı davranmışken Erdoğan baskısını giderek artıran bir çizgi izledi. Muhtemelen, bu yılki gazeteci ve akademisyen tutuklamaları ile parlamento dokunulmazlığının kaldırılmasından sonra Erdoğan Türkiye'si bu sıralamada daha alt sıralara düşerek "karma rejimler" kategorisinden "otoriter rejimler" kategorisne yerleşecektir.        
Bu üç başlık ışığında baktığımızda Erdoğan'ın Rousseff'ten farkının; Batılı küresel güçlere karşı dik durmak konusunda olmadığını kolaylıkla görebiliriz. Erdoğan'ın Batılı küresel güçlerle kurduğu ilişki daha çok bir ergenin ebeveynleriyle kurduğu bağımlılık içinde cereyan eden çatışmalı ilişki türünü andırmaktadır. Oysa Brezilya'da Lula gibi Rousseff de söylemde değil fiiliyatta Batı'nın dışında ve ötesinde özerk politikalar geliştirmesi nedeniyle ciddi bir tehdit olarak algılanmış, neoliberal prensiplerle çelişen kalkınma politikalarını ve sosyal politikaları uygulamaya sokarak ülkenin büyük sermaye gruplarını ve çokuluslu şirketleri tedirgin etmişti. Bunlar Erdoğan'ın yapmadığı şeylerdir. 
Erdoğan'ın bir dik duruşu varsa, bunun Batılı küresel güçlere karşı değil ülkesindeki adalet ve demokrasi talep eden muhaliflerine karşı bir "dik duruş" olduğu söylenebilir. Gerçekten de Rousseff'ten farklı olarak, Erdoğan plebisiter diktatörlük rejimine geçmeyi hedeflemiş ve bunun önünde engel olarak gördüğü muhaliflerini acımasızca ezmekte beis görmemiştir, halen de görmemektedir. Erdoğan'ın başvurduğu küresel güçlere meydan okuma söyleminin iç politikadaki baskıcı uygulamaların meşrulaştırılması dışında ve Batı'nın bu baskıcı politikalarından ötürü Türkiye'ye yönelttiği uyarı ve eleştirilerini savuşturmaya yaramasının dışında gerçek bir işlevi yoktur.
Tayyip Erdoğan neoliberal ekonomi politikalarının sürdürülmesini güvence altına aldığı ve NATO eksenli mevcut çizgisinden sapmadığı sürece, Haşmet Babaoğlu gibi yandaşlarının korkmalarına gerek yok. Zira Dilma Rousseff'i bu iki başlıkta Tayyip Erdoğan gibi davranmadığı için devirdiler. Üçüncü başlık söz konusu olduğunda ise küresel kapitalist güçlerin ve büyük sermaye gruplarının eleştiri getirmenin ötesine geçerek müdahale ettiği pek vaki değildir..

Dipnotlar
(1) Bernhard Leubolt, Social policies and redistribution in Brazil, ILO Working Paper, No. 26, Mayıs 2014, URL: http://www.global-labour-university.org/fileadmin/GLU_Working_Papers/GLU_WP_No.26.pdf
(2) İşte Türkiye'nin en zengin listesi, Cumhuriyet, 31 Ekim 2014 
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/136069/iste_Turkiye_nin_en_zengin_listesi.html 
3) Doğrudan yabancı yatırımlar yüzde 36 arttı, Dünya, 14. 10. 2015 URL: http://www.dunya.com/ekonomi/yatirim/dogrudan-yabanci-yatirimlar-yuzde-36-artti-277547h.htm
(4) China, Brazil launch new era of economic relations. China Daily, 20 Temmuz 2015, URL: http://www.chinadaily.com.cn/world/2015livistsa/2015-05/20/content_20766516.htm
(5) 2013'teki G20 zirvesinde Türkiye ve Brezilya'nın takındıkları zıt pozisyonlar anımsanabilir. BkzBridget Kendall, Differences on Syria crisis loom over G20 summit, BBC News, 5 Eylül 2013, URL: http://www.bbc.com/news/world-middle-east-23966766  
(6) Brazil's Rousseff criticises Russia over Syria, World Bulletin, 24 Ekim 2015, URL: http://www.worldbulletin.net/haber/165615/brazils-rousseff-criticises-russia-over-syria

Viewing all articles
Browse latest Browse all 8

Latest Images